Koro (Boychoir) filminin konusu; Babasının ölümünden sonra Texas'da küçük bir evde annesi ile birlikte yaşamını sürdürmeye çalışan Stet, hırçın ve bir o kadar egoist bir çocuktur. Çevresinde ki tüm insanlara anlamsız bir kin güden küçük çocuk, annesini de bir hastalık yüzünden toprağa verir. Yaşamda yalnız başına kaldığı bu süreçte akrabaları tarafından büyük bir müzik okuluna gönderilen Stet, tüm okulda büyük bir kaos yaratacak ve bir çok asiliğinden dolayı cezalar alacaktır. Ancak daha öncede kimsede duyulmamış olan ses tonu koro şefi Carvelle'yi harekete geçirecektir.

Şans Ayağıma Geldi (The Cobbler) filminin konusu; Umutlarını ve isteklerini uzun zaman önce bir köşeye bırakmış olan Max Simkin, basit bir ayakkabı tamircisidir. Nesillerdir aynı dükkanda hayatlarını çürüten Simkin ailesinin son bireyi Max'dir. Her gününü bu küçük dükkan da insanlara yararlı olabilmek için harcayan Max, aynı zamanda özel hayatı da unutmuş bir adamdır. Fakat bir gün tüm dengeler alt üst olur. Zira Max, kendinde daha önce hiç fark etmediği bir yeteneği keşfetmiştir. Her ayakkabıda farklı bir kişiliğe sürüklenen genç adam, çok yakında başına büyük belalar alacaktır. İyi Seyirler.

2014 İngiltere yapımı Roald Dahl's Esio Trot filmi başarılı yönetmen Dearbhla Walsh tarafından hazırlanmıştır. Esio Trot isimli bir romanın uyarlaması olan filmin baş rollerinde ise iki usta oyuncu Dustin Hoffman ve Judi Dench yer alıyor. Filmin konusu; Çevresi tarafından cana yakınlığı, iyim severliği ve kişiliği ile oldukça beğenilen Gümüş adlı yaşlı kadın, hayatının büyük bir çoğunluğunu evinde geçiriyordur. Küçük kaplumbağası ile vakit geçirmeyi seven yaşlı kadın üst katına taşınan yaşlı bir adamla gönül ilişkileri yaşamaya başlar. Her yaşta aşkın farklı bir güzelliği olduğuna inanan Gümüş, yaşlı adamın kendi için yaptığı değişik sürprizleri ile mutluluğu yeniden tadacaktır. İyi Seyirler.

18. Yüzyılın Fransa'sın da geçen bir hikayeyi konu alan Koku: Bir Katilin Hikayesi filminde; Dünya'ya ne yazık ki bir balıkçı tezgahında merhaba diyen Jean-Baptiste Greenouille, annesi tarafından bir çöpün içine atılarak terk edilir. Öleceği düşünülen Jean-Baptiste, genç kadının diğer çocukları gibi dirençsiz değildir ve bir şekilde hayata tutunmayı başarmıştır. Koku alma duyusunu doğuştan iyi kullanan Jean-Baptiste, gün geçtikte bu yeteneğini ticarete dökmeye karar verir. Ve 20'li yaşlarına geldiğinde dünyanın en iyi parfümlerini piyasaya sunar. Jean-Baptiste'nin oldukça iyi giden işleri kısa bir süre sonra genç adamın hırsı ile dağılmaya başlayacaktır. İyi seyirler.